Ana içeriğe atla

Bir Şiir Şehidi: Özge Dirik





‘’Kötü huylu bir kist dünya,Tanrının bedeninde’’



Ağustos 2004 tarihli gazetelerde şöyle bir haber yer alıyordu: “26 yaşındaki Özge Dirik, oturduğu apartmanın 10’uncu katındaki dairesinden atlayarak yaşamına son verdi. Polisler, Dirik’in dairesinde yaptıkları incelemelerde kapıda zorlama ve evde boğuşma izi olmadığını söylediler. Komşuları Dirik’in daha önce de intihara teşebbüs ettiğini iddia etti. Özge Dirik’in intihar etmeden önce mektup bıraktığı bildirildi. Dirik’in ‘Vasiyetimdir’ diye başladığı mektubunda daha önce yazdığı 30 şiirin başlıklarını sıralayıp bunların bir kitapta toplanmasını ve kitabın bir nüshasının mezarına gömülmesini istediği belirtildi.” Şairin geride bıraktığı bir avuç şiiri içinde yer alan şu dizeler, aslında hepimizin olan bitene karşı sorumluluk hissetmesi gerektiğini hatırlatmıyor mu: “ve / gömdüler beni / öldürdükleri gibi / özenle”. Özge Dirik’in intiharı “beklenmedik” bir intihar değilmiş. Genç şairin daha önce de buna teşebbüs ettiği söyleniyor. Çevresince mutlu görülen, iyi bir evliliğe ve işe sahip Özge’yi bu sona iten ne olabilir? Ardında bıraktığı bir cümle, sorunun, hayatın kaçınılmaz meselesinde düğümlendiğini gösteriyor. İnançsızlığın o karanlık, baş döndürücü girdabından sesleniyor Özge Dirik: “Tanrı ile en çok annem öldüğünde tanışmak istedim…”



Özge Dirik - Anestezi 

İçindekini sızdıracaksın bir akşam
Tomurcuklanan beynin saçılınca ortaya
Yasal olarak uyuşturulacaksın acıya.
İlk kanın demli rengi
Hiç pıhtılaşmayacak gibidir Ania.
 Bileklerini bozduracaksın bir akşam
Sen avaz avaz bağırsan da
Karabasan diyecek sağırlar buna da.
Aşk henüz var iken
Kafasını namluya sokacak teslimiyet
Bir katilin kendini öldürmesidir Ania,
En adil cinayet.
 Çocukluğunu camii avlusuna bırakacaksın bir akşam Aylar sonra ilk farkeden seni
Sırf çocukları için dualarla sevişen
Köşebaşındaki dilenci.
Belden ve dizden büzgülü
Demode bir don şimdilerde aşk
Ağzını hangi musluğa dayarsan Ania,
Kan karışacak şehrin içme suyuna.
 Bildiklerini uyutunca bu akşam
Gözlerinin önünde hayatını şeritleyecek
Perdedeki bıçak silueti.
Sokakların meryemliğini yaptığı çocuklara
Utanmasam bi gözyaşı daha.
Sen, içimdeki üçben
Bazı notalarda sevişemeyiz Ania.

Yorumlar

  1. Merhaba, Özge Dirik ile alakalı önemli bir çalışma için benimle iletişime geçerseniz sevinirim.
    uysalarda211@gmail.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lavinia: Özdemir Asaf

Asıl adı Halit Özdemir Arun olan Özdemir Asaf, 11 Haziran 1923’te Ankara’da, ikizi Neire Özgönül Arun ile birlikte dünyaya gözlerini açar. Özdemir Asaf’ın çocukluğu Ankara’da geçer. Yedi yaşındayken, babasını beyninde oluşan bir rahatsızlık nedeniyle kaybeder. Şair, Diyalog şiirinde babasının ölümünden şöyle bahseder: Babamın öldüğünde aylardan Haziran’dı O elli dördündeydi ben yedi Bir ışık söndüğünde yol yandı O kedi bunları nasıl da bildi   Aile İstanbul’a taşınır. Annesi Hamdiye Hanım Acıbadem’de babasına ait köşkte, Özyuva Biçki Dikiş Kursu’nu açar. Bu arada Soyadı Kanunu çıkmıştır. Hamdiye Hanım saf, arı, temiz anlamına gelen Arun soyadını seçer. Asaf, Kişiye Özel şiirinde o yıllardan şöyle bahseder: Yedi yaşımda Ankara’dan geldim Babasızlığımı getirdim İstanbul’da deniz vardı Denize ilk girişim düşmek yoluyla oldu   Akşam üzerlerini sevmezdim, Annem ud çalardı güneşi batırırken Amcamın ölüm haberi daha gelmedi   1922’de Murat dağlarında y...

Ruhunu Yazılarına Döken Şair: Didem Madak

Bıçağın ucundaydı insanların hafızası. “İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkûm olandır." 8 Nisan 1970 tarihinde, öğretmen bir anne-babanın, ilk çocukları olarak dünyaya geldi Didem Madak. Kız kardeşi Işıl ile birlikte, kitapların hayatlarında çokça yer kapladığı bilinçli bir ebeveyn eğitimiyle yetiştirildiler. İlk çocukluğuna dair güzel anılar biriktirdi Didem. Annesinin sesinden dinlediği çocuk romanları, Burdur’daki evlerinin çiçekli bahçesinde kardeşiyle birlikte geçirdiği zamanlar, bir de annesinin reçelleri yarım kalan çocukluğunun unutulmaz imgeleri oldu. Didem henüz 13 yaşındayken, annesi Füsun Hanım yakalandığı kolon kanserine yenik düştü. O an üzüntüsünü, annesinin terliklerindeki izleri okşayarak giderebildi ama o günlerde hissettiklerini çok sonra, annesini özlediği bir anda, şu dizeleriyle anlatacaktı: Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz ...

Sahip Olunamayan Bir Kadın: Tomris Uyar

                 Senfoni “Önce sesin gelir aklıma  Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm  Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli  Sonra cumartesi günleri gelir  Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum  Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.” Bir dönemin paylaşılamayan kadını o! Edip Cansever, Ülkü Tamer, Cemal Süreya ve Turgut Uyar’a Türk edebiyatının en güzel dizelerini yazdırmış meşhur ilham perisi! Tomris Uyar denildiğinde akla ilk gelenler, onun için yazılmış aşk dizeleri olsa da başarılı yazar hakkında bilinmesi gereken daha pek çok şey var! Zira kendisi de onun eşi, bunun sevgilisi olarak tanımlanmaktan hiçbir zaman haz etmemiş. O her zaman kalemiyle var olmak, şayet bir şeyden dolayı eleştirilecekse sadece yazdıkları üzerine yorum yapılmasını istemiş. Birilerinin gölgesinde kalmaktan, birilerinin şiirler yazdığı kadın olarak anılmaktan hi...