8 Nisan 1970 tarihinde, öğretmen bir anne-babanın, ilk çocukları olarak dünyaya geldi Didem Madak. Kız kardeşi Işıl ile birlikte, kitapların hayatlarında çokça yer kapladığı bilinçli bir ebeveyn eğitimiyle yetiştirildiler. İlk çocukluğuna dair güzel anılar biriktirdi Didem. Annesinin sesinden dinlediği çocuk romanları, Burdur’daki evlerinin çiçekli bahçesinde kardeşiyle birlikte geçirdiği zamanlar, bir de annesinin reçelleri yarım kalan çocukluğunun unutulmaz imgeleri oldu.
Didem henüz 13 yaşındayken, annesi Füsun Hanım yakalandığı kolon kanserine yenik düştü. O an üzüntüsünü, annesinin terliklerindeki izleri okşayarak giderebildi ama o günlerde hissettiklerini çok sonra, annesini özlediği bir anda, şu dizeleriyle anlatacaktı:
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
“Annemden bana kalan tek miras sihirdir. Onu ne zaman çok özlesem hep bir şiir yazdım.” dedi o günleri için. Ve annesinin adından da yola çıkarak; füsun, efsun, büyü, sihir gibi kelimeleri şiirinin ana öznesi yaptı. Şiir efsunlu bir sihirdi onun için. Gerçek hayatın trajedisinden sıyrılmasını sağlayan güçlü bir büyü…
O, var olmak için başka bir güce ihtiyacı olmayan kadın ruhunu, şiirlerinde en güzel şekilde vurguladı.
Şair bir kadın olarak Didem Madak, yalnızca kadınsı duyguları ya da kadınlara özgü deneyimlerini
aktarmadı; bir yandan kadın olmakla ilgili bir derdi olduğunu söylerken, bir yandan da kadınlığını
kucakladı her kelimesinde. Biliyorsunuz, bu topraklarda kadın olmak başlı başına zaten hüzünlü bir şeyken,
aynı zamanda da bir direnme biçimidir. Ancak bu hüzünlü kadın olma hâlini mizahla birleştirmek ve bunun içinde inceden inceye yalnızca kadın olarak anlayabileceğiniz deneyimleri aktarmak, belki de sadece Didem Madak şiirinin başardığı bir şeydi.Onun sesi iç odalardaki kadının sesiydi. Buruk gülümsemeydi, kırık bakıştı, dudakların içe doğru bükülmesiydi… Anlaşılmak için yazmayan birini, anlayabilmenin sızısıyla okuğumuzda; hüzünle ve direnerek, mizahla ve yıkarak akan sözlüklerin kadınıydı.
Yorumlar
Yorum Gönder