Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dünyaya Tutunamayan Şair: Soysal Ekinci

'' Bir insanın mutluluğu için bin insanı üzdüm, beni affedin''   İLK KISSA Kırkına kadar ne aşk ne ölüm umrundadır insanın Her şey hayvani bir intikam duygusuyla harcanır Düşüncenin ince denizinden güneşe serilmemiş bedenler Durmadan kendine sıcak bir yatak aranır Kırkından sonra bütün ibadetler US’lu bir dost içindir Her anı başka bir pişmanlıkla yaşanır Ki soysuzlar aklanırken kamuda soylular karalanı Soysal Ekinci 1954 yılında Kars'ın Hanak ilçesinde doğdu. Ardahan Yatılı Bölge İlk okulunu, Kars Kazım Karabekir Öğretmen Okulunu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Bölümü'nü bitirdi. Siyasi düşünceleri ve sosyal kimliği nedeniyle 1979-1981 yılları arasında gözaltında kaldı. Yine siyasi gerekçelerle açılan davalar sonucu 1983-1989 yılları arasında İstanbul'daki cezaevlerinde tutuklu kaldı. 1989 yılında Çağrı adlı kitabı toplatıldı ve hakkında iki ayrı dava açıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra değişen değerler...

Bir Şiir Şehidi: Özge Dirik

‘’Kötü huylu bir kist dünya, Tanrının bedeninde’’ Ağustos 2004 tarihli gazetelerde şöyle bir haber yer alıyordu: “26 yaşındaki Özge Dirik, oturduğu apartmanın 10’uncu katındaki dairesinden atlayarak yaşamına son verdi. Polisler, Dirik’in dairesinde yaptıkları incelemelerde kapıda zorlama ve evde boğuşma izi olmadığını söylediler. Komşuları Dirik’in daha önce de intihara teşebbüs ettiğini iddia etti. Özge Dirik’in intihar etmeden önce mektup bıraktığı bildirildi. Dirik’in ‘Vasiyetimdir’ diye başladığı mektubunda daha önce yazdığı 30 şiirin başlıklarını sıralayıp bunların bir kitapta toplanmasını ve kitabın bir nüshasının mezarına gömülmesini istediği belirtildi.” Şairin geride bıraktığı bir avuç şiiri içinde yer alan şu dizeler, aslında hepimizin olan bitene karşı sorumluluk hissetmesi gerektiğini hatırlatmıyor mu: “ve / gömdüler beni / öldürdükleri gibi / özenle”. Özge Dirik’in intiharı “beklenmedik” bir intihar değilmiş. Genç şairin daha önce de buna teşebbüs ettiği...

Vırgınıa Woolf

Kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır. "Virginia'nın dikişle arası hiç iyi değildi. İç çamaşırlarını bile çengelli iğneyle tuttururdu. Ekmek ve pasta hazırlama, portakal reçeli yapma ve bir sürü basit yemekleri pişirme konusunda da daha iyi değildi." Bu cümleler ev işlerinde pek az yeteneği olan bir kız öğrencinin karnesinden alınma değildir. Bunlar 20. yüzyılın en büyük kadın yazarlarından biri olan Virginia Woolf hakkında, 1977'de yayınlanan bir biyografiden alınan cümlelerdir. Marcel Proust ve James Joyce gibi çağdaşlarının dikiş, yemek ve pasta pişirme becerisi üzerine eleştirmenler ve biyograficiler şimdiye kadar kafa patlatmamışlardır. Fakat Virginia Woolf bugüne kadar bu ölçütlere göre değerlendirilegelmiştir. Ve kendisi edebi saygınlığına rağmen, zaman zaman "Kadın olarak eksikliğinin" acısını duymuştur. Bunun yanı sıra, Ginia Stephen daha çocukluğunda kesin kararını...

Lavinia: Özdemir Asaf

Asıl adı Halit Özdemir Arun olan Özdemir Asaf, 11 Haziran 1923’te Ankara’da, ikizi Neire Özgönül Arun ile birlikte dünyaya gözlerini açar. Özdemir Asaf’ın çocukluğu Ankara’da geçer. Yedi yaşındayken, babasını beyninde oluşan bir rahatsızlık nedeniyle kaybeder. Şair, Diyalog şiirinde babasının ölümünden şöyle bahseder: Babamın öldüğünde aylardan Haziran’dı O elli dördündeydi ben yedi Bir ışık söndüğünde yol yandı O kedi bunları nasıl da bildi   Aile İstanbul’a taşınır. Annesi Hamdiye Hanım Acıbadem’de babasına ait köşkte, Özyuva Biçki Dikiş Kursu’nu açar. Bu arada Soyadı Kanunu çıkmıştır. Hamdiye Hanım saf, arı, temiz anlamına gelen Arun soyadını seçer. Asaf, Kişiye Özel şiirinde o yıllardan şöyle bahseder: Yedi yaşımda Ankara’dan geldim Babasızlığımı getirdim İstanbul’da deniz vardı Denize ilk girişim düşmek yoluyla oldu   Akşam üzerlerini sevmezdim, Annem ud çalardı güneşi batırırken Amcamın ölüm haberi daha gelmedi   1922’de Murat dağlarında y...